Hadislerin Listesi

Sizin adınıza en çok korktuğum şey küçük şirktir.» Sahabeler: Ey Allah'ın Rasûlü küçük şirk nedir? diye sorduklarında, Rasûlullah: «O riyadır diye buyurmuştur
عربي İngilizce Urduca
«Size herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz. Sizden önceki ümmetleri çok sual sormaları ve peygamberlerine muhalefet etmeleri helâk etti.»
عربي İngilizce Urduca
Allah'ım! Ümmetimin yönetimini üstlenip de onlara zorluk çıkaran kimseye sen de zorluk çıkar. Ümmetimin yönetimini üstlenip de onlara merhamet edenlere sen de merhamet et
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ahlak bakımından insanların en güzeliydi
عربي İngilizce Urduca
″Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in ahlakı Kur’an idi.″
عربي İngilizce Urduca
Nebi-sallallahu aleyhi ve sellem- ayakkabısını giymeye, temizlenmeye (abdest, gusül) ve taranmaya varıncaya kadar her işe sağdan başlamayı severdi
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in küçük dili görünecek şekilde kahkahayla güldüğünü hiç görmedim. O, sadece tebessüm ederdi."
عربي İngilizce Urduca
Ben, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den on rekât namaz öğrendim
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- geceleyin uykudan kalktığında ağzını misvaklardı
عربي İngilizce Urduca
Hiçbir peygamberin ümmetine Deccâl hakkında söylemediği bir şeyi size haber vereyim mi? Onun bir gözü kördür. Yanında Cennet'e ve Cehennem'e benzeyen bir şey olacaktır.
عربي İngilizce Urduca
Allah'tan başka hak ilah yoktur. Gerçekleşmesi yaklaşan bir şerden dolayı vay Araplar'ın haline! Bugün Ye'cûc ve Me'cûc'un seddinden, şunun gibi bir delik açıldı
عربي İngilizce Urduca
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- örtünme çağına girmiş bir genç kızdan daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bunu yüzüne bakınca anlardık
عربي İngilizce Urduca
Herakliyus Ebû Süfyân’a Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'i kastederek: "O size ne emrediyor?" diye sordu. Ebû Süfyan dedi ki: "Ben de O'nun bize, sadece Allah’a ibadet ediniz; ona hiçbir şeyi ortak koşmayınız; dedelerinizin taptığı şeyleri bırakınız dediğini, bize namaz kılmayı, doğru ve iffetli olmayı, akrabayı görüp gözetmeyi emrettiğini söyledim."
عربي İngilizce Urduca
Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- bir yolculuktaydı. Yatsı namazını kıldı ve iki rekattan birinde Tin Sûresi'ni okudu. O'n­dan daha güzel sesli olanı yahut daha güzel okuyanı görmedim.
عربي İngilizce Urduca
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- (namazda) secdeye gidince kollarının arasını koltuk altı beyazlıkları görününceye kadar açardı
عربي İngilizce Urduca
«Kızım! Bu günden sonra babanın üzerinde hiçbir ızdırâb kalmayacaktır.»
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- aksırdığı zaman elini veya elbisesini ağzına tutar, böylelikle sesini azaltmaya –veya ağzını kapatmaya– çalışırdı
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in konuşması seçkin (açık seçik) idi. Her işiten onu anlardı."
عربي İngilizce Urduca
«Eğer ümmetime güçlük vermeyeceğini bilseydim, her namaz için misvak kullanmalarını emrederdim.»
عربي İngilizce Urduca
Allah'a yemin ederim ki Allah'ın senin vesilenle bir tek kişiye hidayet vermesi, senin için kızıl develerden daha hayırlıdır
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- binekle veya yaya olarak Kubâ Mescidi’ni ziyâret eder ve orada iki rekât namaz kılardı.
عربي İngilizce Urduca
«Bilmez misin ki İslâm, kendinden önceki günahları yok eder, hicret de ondan önceki günahları yok eder, hac da ondan önceki günahları yok eder?»
عربي İngilizce Urduca
Ben ve Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- cünüplükten dolayı bir kaptan yıkanırdık.(Hayız olduğumda) bana emrederdi, ben izarımı bağlardım. Ben hayızlı olduğum halde (cima etmeden) benimle ilişkide bulunurdu.
عربي İngilizce Urduca
"(Kardeşim) Abdurrahman b. Ebî Bekir Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanına girdi, (Mübarek) başı göğsüme yaslanmış vaziyetteydi. Abdurrahman'ın elinde taze misvak vardı ve misvakla dişlerini fırçalıyordu. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- O'nu gördü."
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gece yatsı namazını geç vakte kadar geri bıraktı. Ömer -radıyallahu anh- çıktı ve: "Ey Allah'ın Rasûlü! Namaz, buradaki kadınlar ve çocuklar uyuya kaldı!" dedi. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- (evinden) çıktı ve başından sular damlıyordu ve şöyle buyurdu: «Eğer ümmetime ağır geleceği endişesi taşımasaydım (yatsıyı) bu saatte kılmalarını emrederdim.»
عربي İngilizce Urduca
‘’Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- vefat ettiği sırada evimde, rafta bulunan bir miktar arpadan başka, bir canlının yiyebileceği hiçbir şey yoktu. Ben, bir müddet ondan yedim. Uzun bir süre (geçmesine rağmen tükenmediğini görünce) onu tarttım. Tartınca da tükendi.’’
عربي İngilizce Urduca
"Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-, gecenin evvelinde (başında) uyur, son kısmında ise namaz kılardı."
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hastalıktan yahut başka bir sebepten dolayı gece namazını kılamaz ise gündüz bu namazı on iki rekat olarak kılardı.
عربي İngilizce Urduca
"İsrâîloğulları peygamberler tarafından idare ediliyordu. Ne zaman bir peygamber ölse, onun yerine başka bir peygamber geçerdi. Şüphesiz ki benden sonra peygamber yoktur. Fakat bir çok halife olacaktır.
عربي İngilizce Urduca
Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- defnedildikten sonra kabrin başında dört tekbir alarak cenaze namazı kıldı.
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- cuma günü, sabah namazında "Elif, Lâm, Mîm. (Secde) ve Hel etâ ale'l-insâni (İnsan) sûrelerini okurdu."
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, yemek yemeksizin peşpeşe bir kaç gün aç olarak gecelerdi. Ailesi de yiyecek akşam yemeği bulamazdı. Çoğu zaman ekmekleri arpa ekmeği idi."
عربي İngilizce Urduca
"Bir keresinde Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdim, kendisi sıtmaya yakalanmıştı, elimi vücuduna dokundurdum."
عربي İngilizce Urduca
«Bu topluluğa ne oluyor da böyle sözler sarf ediyorlar. Ancak ben namaz kılıyor ve uyuyorum, bazen oruç tutuyor bazen de tutmuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir.»
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hayır konusunda insanların en cömertiydi.
عربي İngilizce Urduca
«Allah'ın göndermiş olduğu her bir peygamber koyun çobanlığı yapmıştır»
عربي İngilizce Urduca
"Kim, bana selâm verirse, onun selâmını almam için Allah mutlaka bana rûhumu iâde eder. Bende onun selamına karşılık veririm"
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- iki şeyden birini yapma konusunda serbest bırakıldığı zaman, günah olmadığı takdirde mutlaka onların en kolayını seçerdi. Yapılacak şey günah ise, ondan en uzak duran kendisi olurdu.
عربي İngilizce Urduca
Bir kadın beraberinde kocası veya mahremi olmaksızın iki gün mesafedeki bir yolculuğa çıkamaz.
عربي İngilizce Urduca
Ebû Seleme b. Abdurrahman haber verdiğine göre:Âişe -radıyallahu anhâ-'ya Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Ramazan'daki namazı nasıl? diye sordu.Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ne Ramazanda ne başka zamanda gece on bir rek’attan fazla namaz kılmazdı. Önce dört rek’at kılardı ki, onların güzelliği ve uzunluğu anlatılacak gibi değildi! Sonra dört rek’at daha kılardı. Onların da güzelliğini ve uzunluğunu hiç sorma! Sonra üç rek’at daha kılardı.Âişe -radıyallahu nahâ- dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah! Vitri kılmadan mı uyuyorsun? diye sordum. Bunun üzerine şöyle buyurdu: Âişe! Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.Sahih-i Buhârî.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e kırk yaşında iken ilk vahiy indirildi
عربي İngilizce Urduca
"Kırmızı bir elbise içerisinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den daha güzel bir kimseyi görmedim."
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sağ elini temizlik ve yemek için, sol elini ise tuvalette temizlenmek ve benzeri işler için kullanırdı."
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ve ashabı -radıyallahu anhum- Mekke'ye, Yesrib hummasından bitkin düşmüş bir halde geldiler. Müşrikler (dedikodu yaparak): "Yarın buraya humma hastalığından dermanı kesilmiş ve ondan çok ızdırab çekmiş bir kavim gelecek"dediler.Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- müşriklere kuvvetlerini göstermeleri için, Müslümanlar'a tavafın ilk üç şavtında remel yapmalarını, iki köşe arasında da normal yürüyüşle yürümelerini emretti.
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- helâya girdiğinde, ben ve benim yaşta bir çocukla birlikte, su dolu bir kap ve kısa bir mızrak taşırdık. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- su ile taharetlenirdi."
عربي İngilizce Urduca
«Estevdiullâhe dîyneke ve emâneteke ve havâtîme amelike» (Dinini ve emanetlerini koruması ve amellerini hayırla sonuçlandırması için seni Allah’a emanet ediyorum.)
عربي İngilizce Urduca
«Kendimi rüyamda bir misvakla misvaklanırken gördüm. Derken iki adam geldi. Biri, diğerinden daha büyüktü. Ben de misvağı küçük olana verdim. Bana; büyüğe denildi. Ben de onu, büyüğe verdim.»
عربي İngilizce Urduca
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in hanımları onun yanında otururlarken Fâtıma tıpkı Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- gibi yürüyerek çıkageldi.
عربي İngilizce Urduca
Bir adam, Uhud günü Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-’e; Eğer Allah yolunda öldürülürsem ben nerede olacağım, dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Cennette!» diye cevap verdi. Bunun üzerine adam elinde bulunan hurmaları attı ve sonra öldürülünceye kadar düşmanla savaştı ve şehit düştü.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kendi kızı Zeynep'ten olan torunu Umâme'yi taşıyarak namaz kılardı.
عربي İngilizce Urduca
''Ben Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-" Bize nasıl namaz kıldırırken gördüysem size de öylece namaz kıldırmaktan geri kalmam.
عربي İngilizce Urduca
«Aldığı şey, Allah’ındır. Verdiği de Allah’ındır. Herşey onun yanında belli bir ecele (vakte) kadardır. Sabretsin ve ecrini Allah’tan beklesin!»
عربي İngilizce Urduca
«Allah yeryüzünü benim için katladı/dürdü. Ben de böylece yeryüzünün doğu ve batı her tarafını gördüm. Ümmetimin hükümranlığı benim için katlanan yerlerine kadar ulaşacaktır. Bana kırmızı ve beyaz iki hazine verildi.»
عربي İngilizce Urduca
«Ey Ebû Bekr! Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında ne düşünüyorsun?»
عربي İngilizce Urduca
"Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bir şey söylediğinde, o şeyi anlaşılana kadar, üç defa tekrar ederdi. Bir topluluğa gelip selam verdiğinde de (duyulana kadar) üç defa selam verirdi.”
عربي İngilizce Urduca
«Odamızda birazcık altın -veya gümüş- olduğunu hatırladım da beni hayırda acele etmekten alıkoymasını istemedim ve derhal dağıtılmasını emrettim.»
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yanına geldim ve deriden yapılmış kırmızı çadırında gördüm. Bilâl, elinde Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in abdest aldığı su kabı ile çadırdan çıktı. Sahâbilerden bazısı o su ile vücudunu ıslatıyor, bazısı da avuçla alıyorlardı.
عربي İngilizce Urduca
«Az amel işledi, çok ecir/sevap kazandı.»
عربي İngilizce Urduca
«O halde onu veriniz; şüphesiz ki sizin hayırlınız borcunu en güzel şekilde ödeyendir.»
عربي İngilizce Urduca
İyiliklerimizin karşılığı dünyada peşin verilmiş olmasın! Bundan endişelenmekteyiz, deyip ağlamaya başladı. Hatta iftar yemeğini de yemedi, terk etti.
عربي İngilizce Urduca
«Bir gece Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber namaza durdum. Bakara suresini okumaya başladı.»
عربي İngilizce Urduca
Allah Musa'ya rahmet etsin. O, bundan daha fazla eziyete uğradı, ama sabretti.
عربي İngilizce Urduca
"Ebu Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şeyler getirdiğini duydunuz, sanırım" diye buyurdu.
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem'in - bir aydan oruç tutmadığı günler o kadar çok olurdu ki, biz O'nu artık o aydan hiç oruç tutmayacak zannederdik. Bazen de o kadar çok oruç tutardı ki, artık o ay orucu hiç bırakmayacak zannederdik. Onu gece namaz kılarken görmek istersen, mutlaka öyle görürdün. Uyurken görmek istersen öyle görürdün."
عربي İngilizce Urduca
"Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-’den bir şey istendiğinde asla yok demezdi."
عربي İngilizce Urduca
«Ebu Bekir’e emredin de insanlara namazı kıldırsın.»
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e, içine su katılmış süt getirildi. O sırada Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem-’in sağında bir bedevî, solunda da Ebû Bekir -radıyallahu anh- oturuyordu. Sütten içtikten sonra onu bedevîye verdi ve: «Herkes sağındakine versin!» buyurdu.
عربي İngilizce Urduca
Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- fetih yılında Mekke'ye, başında siyah bir sarıkla girmiştir.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir şey içerken üç nefeste içerdi.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, bir işi yapmayı çok istediği halde, onu ahali de yapmaya kalkar da üzerlerine farz kılınmasından korktuğu için yapmaktan vazgeçerdi.
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ondan bir deve satın almıştı. Devenin parasının tartılmasını ve üzerine bir miktar ilave edilmesini emretti.
عربي İngilizce Urduca
«Sizden önceki ümmetler içinde mü’min bir adam tutuklanır, onun için bir çukur kazılır ve o çukurun içine konulurdu. Sonra bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, eti ve kemiği demir tarak ile taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar onu dininden döndüremezdi.»
عربي İngilizce Urduca
«Ben, uzatmayı arzu ederek, namaza dururum da, bir çocuğun ağlamasını işitir, onun annesine güçlük çıkarıp üzmekten hoşlanmadığım için, namazı kısa keserim.»
عربي İngilizce Urduca
«Eğer Allah sizin kalbinizden rahmetini çekip almışsa ben ne yapabilirim ki?» karşılığını verdi.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir sabah, üzerinde deve semerlerinin resimleri bulunan siyah kıldan dokunmuş desenli bir elbise olduğu halde evden dışarı çıktı.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i kabasını yere yaslayarak oturup, ayaklarını da dikmiş vaziyette hurma yerken gördüm.
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’i üzerinde iki yeşil elbise ile gördüm.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- visal orucu tutmayı yasakladı. (O'na) Ama sen visal orucu tutuyorsun" dediklerinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Ben sizin gibi değilim. Çünkü ben (Rabbim tarafından) yedirilir ve içirilirim!»
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem-’in en sevdiği elbise gömlek idi.
عربي İngilizce Urduca
Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem'in hutbe okurken üzerine yaslandığı bir hurma kütüğü vardı. Minber koyulduğu zaman, bu kütükten gebe develerin iniltisine benzer sesler çıktığını duyduk. Ta ki Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- minberden inerek, elini kütüğe koydu da inilti kesildi.
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış sert ve kalın kenarlı bir elbise vardı. Çölde yaşayan bir bedevi Arap yaklaşarak Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in elbisesinin kenarından kuvvetlice çekti. O kadar ki, elbisesinin kenarı boyun bölgesinde iz bıraktı."
عربي İngilizce Urduca
«Yanımda bir şeyler olsaydı, onları sizden esirgemez, verirdim. Kim dilenmekten çekinir, iffetli davranırsa, Allah onun iffetini arttırır. Kim tok gözlü olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır. Kim de sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir. Hiç bir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve büyük bir lütufta bulunulmamıştır.»
عربي İngilizce Urduca
«Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz.»
عربي İngilizce Urduca
"Ey Cibril, Muhammed'e git! -Rabbin en iyi bilen olduğu halde- niye ağladığını sor!" diye emretti. Cebrail -aleyhisselam-, O'na gelip niye ağladığını sordu. Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Cebrail -aleyhisselam-'a -Rabb Teâla bunun ne olduğunu en iyi bilen olduğu halde- Allah'a haber verdi. Bunun üzerine Allah Teâla: Ey Cebrail! Muhammed'e git ve O'na söyle ki: "Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz ve asla kederlendirmeyeceğiz." buyurdu.
عربي İngilizce Urduca
"Bir hizmetçisi Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in elinden tutar, onu istediği yere kadar götürürdü."
عربي İngilizce Urduca
«Bana ridamı verin! Şayet şu ağacın dikenleri kadar hayvanım olsaydı, onların tamamını size paylaştırırdım. Sonra siz, benim cimri, yalancı ve korkak olmadığımı görürdünüz!» buyurdu.
عربي İngilizce Urduca
"Onu bırakın, o işini tamamladıktan sonra bevli üzerine bir kova yahut bir kap su dö­kün. Çünkü siz, zorlaştırıcı olarak değil, kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz."
عربي İngilizce Urduca
“Allah’ın elçisi ile beraber çok namaz kıldım. Namazı da orta halli, hutbesi de orta halliydi."
عربي İngilizce Urduca
"O Allah'ın sizin için çıkardığı bir rızıktır. Yanınızda onun etinden bir şey yar mı? bize de tattırın.” buyurdular. Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-’e ondan bir parça gönderdik; O da yedi."
عربي İngilizce Urduca
Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- bir yahudiden yemek satın almış ve bunun karşılığında demirden zırhını (ona olan borcuna karşılık) güvence olarak vermiştir.
عربي İngilizce Urduca
«Deveni elinden alacağımı mı sandın? Deve senindir! Bedeli de senindir.»
عربي İngilizce Urduca
Bir Yahûdî çocuğu vardı, Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-'e hizmet ederdi.
عربي İngilizce Urduca
«Eğer paça veya kürek eti yemeğe davet edilsem, derhal giderim.»
عربي İngilizce Urduca
(Aişe -radıyallahu anhâ-’ya) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- evinde ne yapardı? diye soruldu. (Âişe -radıyallahu anha-) şöyle dedi: “Ailesi ile meşgul olurdu. –Yani ailesinin işleri hususunda hizmette bulunurdu- Namaz vakti geldiği zaman da namaza çıkardı.”
عربي İngilizce Urduca
"Ben Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ellerinden daha yumuşak ne bir atlasa ne de bir ipeğe dokundum."
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Allah yolunda savaşma hali dışında, ne bir kadına ne de bir hizmetçiye, eliyle vurmadı."
عربي İngilizce Urduca
Sen Uhud gününden daha şiddetli bir günle karşılaştın mı? dedi. O da: Yemin olsun ki kavmin Kureyş'ten gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım zorluk hepsinden şiddetli idi.
عربي İngilizce Urduca
Enes b. Mâlik -radıyallahu anh-‘tan şöyle derken işitmiştir: Ebû Talha, Ümmü Suleym’e: Ben bu defa Rasûlullah’ın sesini zayıf olarak işittim, kendisinde açlık olduğunu biliyorum, yanında yiyecek bir şey var mı? Dedi. Ümmü Süleym, arpadan yapılmış birkaç tane ekmek çıkardı. Sonra kendi başörtüsünü çıkardı da onun bir kısmiyle ekmekleri sarıp dürdü. Sonra bohçayı benim elbisemin altına gizledi. Örtünün bir kısmını da bana ridâ yaptı. Sonra beni Rasûlullah’a gönderdi. Enes dedi ki: Ben de bunu götürdüm. Rasûlullah’ı mescidde, beraberin de insanlar olduğu hâlde buldum. Ben onların yanına varıp dikildim. Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- bana: “Seni Ebû Talha mı gönderdi?” diye sordu. Ben: Evet, dedim. Rasûlullah: “Yemek sebebiyle mi?” dedi. Ben: Evet, dedim. Bunun üzerine Rasûlullah, yanında bulunanlara: “Kalkınız!” buyurdu. Müteakiben yürüdü, ben de aralarında yürüdüm. Nihayet Ebû Talha’ya geldim (ve durumu ona haber verdim). Ebû Talha, annem Ümmü Suleym’e: Yâ Ümme Süleym! Rasûlullah insanları getirmektedir. Hâlbuki yanımızda onları doyurabileceğimiz yemek yoktur, dedi. Ümmü Süleym: Allah ve Rasûlü en iyi bilendir! Dedi. Enes dedi ki: Müteakiben Ebû Talha gitti, nihayet Rasûlullah’a kavuştu. Ebû Talha, Rasûlullah ile beraber geldi, ikisi içeriye girdiler. Rasûlullah: “Yâ Ümme Süleym! Yanında ne varsa getir!” buyurdu. O da bu ekmekleri getirdi. Rasûlullah emretti, ekmekler parmak ile küçük küçük parçalara bölündü. Ümmü Süleym bunun üzerine yanında bulunan yağ tulumundan biraz yağ sıktı ve onu bulayıp katık yaptı. Sonra Rasûlullah o katık hakkında Allah’ın söyletmek istediği şeyleri söyledi. Sonra: “On kişi için izin ver!” buyurdu. Ebû Talha on kişiye izin verdi. Onlar doyuncaya kadar yediler, sonra dışarı çıktılar. Sonra Rasûlullah tekrar“On kişiye daha izin ver!” buyurdu. Ebû Talha onlara da izin verdi. Onlar da doyuncaya kadar yedikten sonra dışarıya çıktılar. Sonra Rasûlullah tekrar: “On kişiye daha izin ver!” buyurdu. Ebû Talha on kişiye daha izin verdi, onlar da doyuncaya kadar yedikten sonra dışarı çıktılar. Sonra Rasûlullah “On kişiye daha izin ver!” buyurdu. Ebû Talha onlara da izin verdi, onlar da doyuncaya kadar yedikten sonra dışarıya çıktılar. Böylece cemaatin hepsi yediler ve doydular.Bu topluluk yetmiş ya da seksen kişi idi.Başka bir rivayette:Hala onlarda on kişi giriyor ve on kişi çıkıyordu.Onlardan hiç kimse kalmayana kadar devam etti.O da doyana kadar yedi.Sonra da yemeği hazırladı ve ne görsün yemek ilk yedikleri kadar.Başka bir rivayette onar onar yediler ve bunu seksen adamla beraber yaptılar.Sonra da Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- ve misafir olduğu aile üyeleri yediler ve yemek bıraktılar.Başka bir rivayette:''Sonra da kalanlarını komşularına verdiler.''Enes'ten rivayet edilen başka bir hadiste bir gün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e geldim.Ve onu ashabıyla beraber otururken buldum.Kendisini ashâbı ile otururken buldum. Karnına bir sargı sarmıştı. Ashâbından bazılarına:Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- karnını niçin sardı? diye sordum. Onlar: Açlıktan, diye cevap verdiler. Bunun üzerine, annem Ümmü Süleym Binti Milhân’ın eşi Ebû Talha’ya gittim ve: Ey babacığım! Ben, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’i karnını bir sargı ile bağlamış vaziyette gördüm. Ashâbından bazılarına bunun sebebini sordum, açlıktan olduğunu söylediler, dedim. Ebû Talha annemin yanına girdi ve: Yiyecek bir şey var mı? diye sordu. Annem de: Evet, evde bir parça ekmek ve bir kaç hurma var. Eğer Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize tek başına gelirse, kendisini doyururuz. Eğer onunla birlikte başkası da gelirse, onlara az gelir, dedi. Enes hadisin tamamını zikretti.
عربي İngilizce Urduca
Yahudiler, bir kadın hayız olduğunda, onu evden çıkarırlar, onunla beraber (yemek) yemezler, içmezler ve aynı evde birlikte bulunmazlardı. Sahabeler Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e sorduklarında Allah Teâlâ: "Sana kadınların ay hâlini de sorarlar. De ki, O bir ezâdır. Onun için hayız zamanında kadınlardan ayrı kalın..." ayetini indirdi.
عربي İngilizce Urduca
«Zaman, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü şekliyle dönmektedir. Bir yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram olan aydır. Üçü birbiri ardınca gelen, zilkade, zilhicce ve muharremdir. Biri ise cemaziyelâhir ile şâbân arasında bulunan ve Mudar kabilesinin daha çok değer verdiği receb ayıdır.»
عربي İngilizce Urduca
İbn Abbâs -radıyallahu anhumâ-'dan rivayet edildiğine göre dedi ki:Bedir gününde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- müşriklere baktı.Onlar bin kişi idi.Ashabı ise üçyüzdokuz adamdı.Bunun üzerine Allah'ın Nebîsi -sallallahu aleyhi ve sellem- kıbleye döndü,sonra ellerini uzattı.Rabbine şöylece niyaz etmeye koyuldu:''Allah'ım! Bana verdiğin vaadini gerçekleştir.Allah'ım! Bana vaat ettiğini ver.Allah'ım! Eğer Müslüman olan bu topluluğu helak edecek olursan yeryüzünde sana ibadet edilmez.'' Ellerini uzatıp kıbleye dönmüş olduğu halde rabbine yalvarışını,ridası omuzlarından düşünceye kadar sürdürdü.O zaman Ebu Bekir yanına gelip ridasını aldı,omuzlarına koydu.Arkasından ona sarılarak,dedi ki:Ey Allah'ın Nebisî!Rabbine bu kadar yalvarışın yeter.Şüphesiz ki o sana verdiği sözünü gerçekleştirecektir.Bunun üzerine aziz ve celil Allah:''Hani siz Rabbinizden imdat istiyordunuz da:Muhakkak ben size birbiri ardınca bin melek ile yardım ediyorum diye duaznıza karşılık vermişti.''(Enfal,9) buyruğunu indirdi.Allah ona meleklerle yardım etti.Ebu Zümeyl,dedi ki:İbn Abbâs bana tahdis edip dedi ki:O gün Müslümanlardan bir adam önünde giden müşriklerden bir adamın arkaından hızlıca koşuyorkenüzerinden kamçı ile indirilen bir darbe sesi ile ilerle hayzum diyen bir suvarüi sesi duyuverdi.Önündeki müşriğe baktı,yere yıkıldığını görüverdi.Ona bakınca burnunda bir bere izinin bulunduğunu ve kamçı darbesi gibi yüzünün yarılmışolduğunu ve bütün buralarının morarmış olduğunu gördü.Ensardan olan o zat gelip bunu Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e anlatınca ''doğru söylüyorsun,o üçüncü semadan gelen yardımcılardandı''buyurdu.O gün yetmiş kişiyi öldürmüş,yetmiş kişiyi de esir almışlardı.Ebu Zümeyl dedi ki:İbn Abbâs,dedi ki:Esirleri aldıklarında Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Ebu Bekir ve Ömer'e:''Bu esirler hakkında görüşünüz nedir?'' Buyurdu.Ebu Bekir:Ey Allah'ın Nebisî.Bunlar amca ve aşiret çocuklarıdır.Onlardan fidye almanı uygun görüyorum.Böylelikle o bizim için kafirlere karşı bir güç olur.Umulur ki Allah onları İslam'a hidayet eder.Sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- :''Peki ey Hattâb'ın oğlu! Senin görüşün nedir?'' buyurdu.Ömer şu cevabı verdi:Hayır,Allah'a yemin ederim ki ey Allah'ın Rasûlü! Ebu Bekir ile aynı görüşte değilim ama benim görüşüm şudur:Bize imkan ver,bunların boyunlarını vuralım.Ali'ye Akil'e karşı imkan ver o onun boynunu vursun.Bana filan kimseye karşı imkan ver -Ömer'in bir akrabasını kasdederek- ben de onun boynunu vurayım.Şüphesiz bunlar küfrün önderleri ve ileri gelenleridir.Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Ebu Bekir'in söylendiğinden hoşlandı ama benim söylediğimden hoşlanmadı.Ertesi gün geldiğimde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ve Ebu Bekir'in oturmuş ağladıklarını gördüm.Ben Ey Allah'ın Rasûlü! Bana senin ve arkadaşının hangi sebepten dolayı ağladığını haber ver.Eğer ağlama imkanım olsa ağlarım.Ağlayamazsam siz ağladığınız için ağlamaklı olurum.Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:''Ben arkadaşlarının bana yaptıkları fidye alma tekliflerinden ötürü ağlıyorum.Onların azapları bana şu ağaçtan daha yakında gösterildi.''Bununla Allah'ın nebisine -sallallahu aleyhi ve sellem- yakın bir ağacı kastetmişti.Aziz ve Celil Allah'da :'(Yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanıncaya kadar esirler alması hiçbir peygambere yaraşmaz.Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve hoş yeyin.) (Enfal:67-69) buyruklarını indirdi.Böylece Allah onlara ganimeti helal kıldı.Müslim rivayet etmiştir.
عربي İngilizce Urduca
Bayram günü Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- ile namazda beraberdim. Hutbe vermeden önce ezansız ve kametsiz namaza başladı. Sonra Bilâl’e yaslanarak ayağa kalktı ve Allah’tan korkmayı emretti. O’na itaate teşvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i namaz kılarken gördüm. Ağlamaktan dolayı O'nun göğsünden küçük bir değirmenden çıkan ses gibi sesler geliyordu.
عربي İngilizce Urduca
‘’Onlara ilişme Ey Ebu Bekir! Çünkü bu günler bayram günleridir. Ve o günler Mina günleridir.’’
عربي İngilizce Urduca
Abdullah b. Amr b. Âs'a: Müşriklerin Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e yaptıkları en şiddet­li eziyyetin ne olduğunu sordum. Şöyle dedi: Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- namaz kılarken Ukbe b. Ebu Muayt'in geldiğini gördüm. Elbisesini Rasûlullah'ın boynuna dolayıp şiddetle sıkmaya, boğmaya başladı.
عربي İngilizce Urduca
«Allah'ım! Ben bu çocuğu seviyorum, sen de onu sev ve onu seveni de sev!»
عربي İngilizce Urduca
Nebi –sallallahu aleyhi ve sellem- Hatice –radıyallahu anhâ- ölünceye kadar onun üzerine (başka bir kimseyle) evlenmedi.
عربي İngilizce Urduca
Âişe -radıyallahu anhâ- şöyle dedi: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, bir işi yapmayı çok istediği halde, onu ahali de yapmaya kalkar da üzerlerine farz kılınmasından korktuğu için, yapmaktan vazgeçerdi.Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hiç bir zaman Duhâ namazını kılmamıştır,ben kılıyorum.''Sahih-i Buhârî.
عربي İngilizce Urduca
Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe 'den gelen bir rivayette Ubeydullah der ki: "Âişe -radıyallahu anhâ-'nın yanına girdim. Ona: "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hastalığından bana anlatmaz mısın?" dedim. Anlatmaya başladı: "Elbette! Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ağırlaştı ve: "İnsanlar namazını kıldı mı?" diye sordu. Biz: "Hayır! Ey Allah'ın Rasûlü, onlar sizi bekliyorlar!" dedik.Leğene benim için su koyun!" diye emretti.Âişe der ki: "Hemen dediğini yaptık, o da yıkandı. Sonra kalkmaya çalıştı, fakat üzerine baygınlık çöktü. Sonra kendine geldi ve tekrar:Cemaat namaz kıldı mı?" diye sordu. "Hayır!" dedik, onlar sizi bekliyorlar ey Allah'ın Rasûlü!" Tekrar: Benim için leğene su koyun!" emretti.Âişe der ki: Dediğini yaptık, yıkandı. Sonra tekrar kalkmak istedi. Yine üzerine baygınlık çöktü. Sonra ayılınca: İnsanlar namaz kıldı mı?" diye sordu. Hayır! Dedik, onlar sizi bekliyorlar, ey Allah'ın Rasûlü!" : "Benim için leğene su koyun!" dedi ve yıkandı. Sonra kalkmaya yeltendi, yine üzerine baygınlık çöktü, sonra ayıldı.İnsanlar namazı kıldı mı?" diye sordu.Hayır, onlar sizi bekliyorlar ey Allah'ın Rasûlü!" dedik.Âişe der ki:İnsanlar mescide çekilmiş, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- yatsı namazı için bekliyorlardı."Âişe der ki: "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Ebû Bekr'e adam göndererek insanlara namaz kıldırmasını söyledi. Elçi gelerek ona: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- halka namaz kıldırmanı emrediyor!" dedi. -İnce duygulu bir kimse olan- Ebu Bekr -radıyallahu anh-: Ey Ömer halka namazı sen kıldır!" dedi.Âişe'nin anlattığına göre,Ömer: Buna sen daha ziyade hak sahibisin!" cevabında bulundu. Âişe der ki: "O günlerde namazı Ebu Bekr -radıyallahu anh- kıldırdı. Bilahare Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kendinde bir hafiflik hissetti. Biri Abbâs olmak üzere iki kişinin arasında, öğle namazı için çıktı. O sırada namazı insanlara Ebu Bekr kıldırıyordu. Ebû Bekr, Rasûlullah'ın geldiğini görünce, geri çekilmek istedi.Sallallahu aleyhi ve sellem- geri çekilme diye işaret buyurdu. Kendisini getirenlere: "Beni yanına oturtun" dedi. Onlar da Ebû Bekr'in yanına oturttular.Ebû Bekr, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in namazına uyarak namaz kılıyordu.İnsanlar da Ebû Bekr'in namazına uyarak namazını kılıyordu. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- oturmuş vaziyette idi."Ubeydullah dedi ki: "Abdullah b. Abbâs -radıyallahu anhumâ-'nın yanına girdim ve:Âişe -radıyallahu anhâ-'nın -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hastalığı ile ilgili olarak anlattığını size anlatayım mı?" dedim. Bana: "Haydi anlat!" dedi. Ben de bu hususta anlattığını naklettim. Söylediklerimden hiçbir noktayı reddetmedi. Sadece:(Rasûlullah'ı mescide) Abbâs'la birlikte taşıyan ikinci şahsın ismini verdi mi?" diye sordu. Ben: "Hayır söylemedi" deyince: "O, Ali radıyallahu anh idi" dedi.''Sahih-i Buhârî.
عربي İngilizce Urduca
Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- hanımlarından biriyle evlenirken iki müdd arpa unuyla düğün yemeği verdi.
عربي İngilizce Urduca
"Senin ehlin (kocan) üzerine bir yüklüğün yok. Eğer istersen sana yedi gece­yi tamamlarım. Ama senin yanında yedi gece kalırsam, diğer kadınlarımın yanında da yedi gece kalırım.''
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallalalhu aleyhi ve sellem- balı ve tatlı şeyleri severdi. Ayrıca, ikindi namazlarını kıldıktan sonra (hergün) hanımlarını teker teker ziyaret eder, her birine yaklaşır (sohbette bulunurdu.) Bu ziyaretlerinin birinde Hafsa'nın yanına girmişti. Bu defa onun yanında, her zamanki kaldığı mutad müddetten daha fazla kaldı.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ölümüne sebep olan hastalığa zamanında şöyle soruyurdu: " Ben yarın nerede olacağım, ben yarın nerede olacağım" Âişe'nin gününü kastediyordu. Nerde olmak istediği hususta hanımları ona izin verdi.
عربي İngilizce Urduca
Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- bir sefere gitmek istediğinde kadınları arasında kur'a çekerdi. Kadın­lardan hangisinin kur'ası çıkarsa, Rasûlullah beraberinde o hanımı ile yola çıkardı.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Necid (bölgesi) tarafına bir fırka asker gönder­di. Abdullah b. Ömer -radıyallahu anhumâ- da bu askerî birlik içinde bulundu.
عربي İngilizce Urduca
"Uhud Savaşı günü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gösterildim. Ben o zaman on dört yaşındaydım. Bana izin vermedi."
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Mekke'ye Kedâ'dan, Bathâ'nın yanındaki yukarı yoldan girdi ve aşağı yoldan da çıktı."
عربي İngilizce Urduca
"Bilesiniz ki, bizden önce hiçbir ümmete ganimet helal kılınmamıştır. Allah, ganimetleri sadece bize helâl kıldı.Bu da, bizde gördüğü aczimiz ve zayıflığımız sebebiyledir."
عربي İngilizce Urduca
Ömer -radıyallahu anh- kızı Hafsa’nın dul kaldığı zamandan bahsederek dedi ki: Osman b. Affân -radıyallahu anh- ile karşılaştım ve ona Hafsa’dan söz ederek; “İstersen sana Ömer'in kızı Hafsa’yı nikâhlayayım” dedim. Osman -radıyallahu anh-: "Hele bir düşüneyim" cevabını verdi.
عربي İngilizce Urduca
Yâ Rasûlallah! İkindi namazını az daha gü­neş batmadan kılamayacaktım, dedi. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de: «Vallahi ben de kılamadım.» buyurdu. Bunun üzerine kalktık, Buthân Vadisi'ne git­tik. Orada Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- namaz için abdest aldı, biz de namaz için ab­dest aldık. Müteakiben güneş batmış olduğu halde ikindiyi kıldırdı, sonra arkasından da akşamı kıldırdı.
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Tebuk Gazvesi’nden geldiği zaman insanlar onu karşıladılar ve ben de onu, çocuklarla birlikte Seniyyetu’l Vedâ/Veda Tepesi’nde karşıladım.
عربي İngilizce Urduca
Allah Rasûlü –sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte bir savaşa çıkmıştık. Bizler, altı kişilik gruplara ayrılmıştık ve bir deveye sırayla biniyorduk. Bu nedenle de ayaklarımız yara bere içinde kalmıştı. Benim de ayaklarım yara olmuştu.
عربي İngilizce Urduca
"Ey Sa’d b. Muaz! İstediğim cennettir. Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, Uhud’un eteklerinden beri hep o cennetin kokusunu alıyorum."
عربي İngilizce Urduca
Eğer şu hurmalarımı yiyinceye kadar yaşarsam, bu gerçekten uzun bir hayattır, diyerek elindeki hurmaları attı. Sonra şehit oluncaya kadar müşriklerle savaştı.
عربي İngilizce Urduca
“Bir gece Allah Rasûlü-sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte namaz kıldım. Öylesine namazı uzattı ki, içimden çirkin bir şey yapmak geçti. “Ne yapmak istemiştin?” diye sordular. “Oturup onu yalnız bırakmayı düşündüm.” dedi.
عربي İngilizce Urduca
«Gece, kırbada beklemiş soğumuş suyun varsa getir; yoksa eğilip dereden içeriz.»
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- başında miğfer olduğu halde fetih günü Mekke'ye girdi. Miğferini çıkardığı esnada bir adam yanına gelip: Şu İbn Hatal adındaki kişi, Kabe´nin örtüsüne yapışmış, sığınmış!" dedi. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Onu öldürünüz!» diye buyurdu.
عربي İngilizce Urduca
«Allah, beni şerefli bir kul kıldı; inatçı bir zorba değil.»
عربي İngilizce Urduca
Tebük Gazvesi’nde şiddetli açlık çektikleri için sahâbîler: "Ey Allah’ın Rasûlü! İzin verseniz de develerimizi kesip yesek ve iç yağı elde etsek, dediler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Peki öyle yapın!» buyurdu."
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- başlarına Âsım b. Sâbit el-Ensarî'yi komutan tayin ettiği on kişiden oluşan bir kâfileyi (irşad ve istihbârât için) görevlendirdi.
عربي İngilizce Urduca
Allah'ım! Beni bağışla, bana rahmet et ve beni er-Refîku’l-A’lâ zümresine kat!
عربي İngilizce Urduca
Bir kadın Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e dokunmuş bir bürde getirdi.
عربي İngilizce Urduca
“Bu kimseler çirkin sözlerle benden mal almak ile beni cimriliğe nispet etmek arasında tercihte bıraktılar. Ben, cimri değilim.”
عربي İngilizce Urduca
Biz Hendek Savaşı gününde siper kazıyorduk. Önümüze son derece sert bir kaya çıktı. Sahâbîler, Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-’e gelip: Siperde önümüze bu kaya çıktı, dediler. Rasûlullah: “Ben hendeğe ineceğim” buyurdu
عربي İngilizce Urduca
Zubeyr b. Avvâm -radıyallahu anh-’ın kıssası ve borcunu ödemedeki vefası.
عربي İngilizce Urduca
“İsrâil oğulları arasında biri ala tenli (abraş), biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah Teâlâ onları sınamak istedi ve kendilerine bir melek gönderdi.
عربي İngilizce Urduca
"Ben çocuklarla birlikte Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem-’i Veda Tepesi'nde karşılamıştım."
عربي İngilizce Urduca
"Melekler ara vermeksizin onu kanatlarıyla gölgelendiriyor."
عربي İngilizce Urduca
Amr b. Abese –radıyallahu anh-'ın Müslüman olma kıssası ve Nebi –sallallahu aleyhi ve sellem-’in kendisine namaz kılmayı ve abdest almayı öğretmesi.
عربي İngilizce Urduca
Beşinci:Câbir b. Abdullah -radıyallahu anh-’den rivayet edildiğine göre o, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Necid taraflarında bir gazvede bulunmuştu. Dönüşte Rasûlullah ile birlikteydi. Öğle vakti ağaçlık, çalılık bir vadiye geldiklerinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- orada mola vermiş, mücâhidler ağaçlar altında gölgelenmek üzere çevreye dağılmışlardı. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ise, semure denilen sık yapraklı bir ağaç altında istirahate çekilmiş kılıcını da ağaca asmıştı.(Câbir dedi ki:) birazcık (uyku) kestirmiştik ki, Rasûlullah’ın bizi çağırdığını işittik ve hemen yanına koştuk. Bir de baktık, Rasûlullah’ın yanında (müşriklerden) bir bedevi, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:Ben uyurken bu bedevi kılıcımı almış, uyandığımda kılıç kınından sıyrılmış vaziyette bunun elindeydi. Bana: Seni benim elimden kim koruyup kurtaracak? dedi. Ben de üç defa:Allah” cevabını verdim.(Câbir diyor ki) Rasûlullah adamı cezalandırmamıştı, yanında oturuyordu.Müttefakun aleyh.(Buhârî’deki) bir başka rivayette Câbir -radıyallahu anh- şöyle demiştir.Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Zâtü’r–Rikâ’ denilen gazvede bulunuyorduk. Gölgeli bir ağaç bulduğumuzda onu Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e bırakmayı âdet edinmiştik. (Bu defa da öyle yaptık. ) Ancak müşriklerden bir adam gelerek Rasûlullah’ın (ağaçta asılı olan) kılıcını alıp çekmiş ve:Benden korkuyor musun? diye seslenmiş. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-:Hayır” cevabını vermiş. Adam:Peki seni benim elimden kim kurtaracak? demiş. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de Allah” buyurmuştur. Ebû Bekir el–İsmâîlî’nin “Sahîh”inde yer alan bir rivâyette olayın bundan sonraki kısmı şöyle anlatılmaktadır: Adam:Seni benim elimden kim kurtarır? dedi. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-:Allah” cevabını verdi. Bunun üzerine adamın elinden kılıç düştü. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- kılıcı aldı ve: Peki şimdi seni benim elimden kim kurtaracak? buyurdu. Adam: İyi bir cezalandırıcı ol! dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: Allah’tan başka hak ilâh olmadığını ve benim Allah’ın elçisi olduğumu kabul ve itiraf eder misin?” dedi. Adam:Hayır, kabul etmem. Ancak seninle çarpışmamaya, seninle savaşacak herhangi bir topluluk içinde bulunmamaya söz veririm, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- adamı serbest bıraktı. O da arkadaşlarının yanına döndü ve onlara:En hayırlı kişinin yanından geliyorum, dedi.''Kafele'' sözü döndü,''Udâh'' Dikenli ağaç demektir.Semura dikenli büyük ağaç,''İhterata Seyf'' kılıcı kınından çıkardı.''Salten'' kınından çıkarılmış demektir.
عربي İngilizce Urduca
"Üç kişiden başka beşikte konuşan (bebek) olmamıştır"
عربي İngilizce Urduca
Huneyn Gazvesi’nde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber bulundum. Ben ve Ebû Süfyan b. Haris b. Abdulmuttalib Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yanından hiç ayrılmadık. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- beyaz katırın üzerinde otururken
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- döneminde ay, iki parçaya bölündü. Bir parçası, dağı örterken diğer parçası da, dağın üzerindeydi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Allahım! Şahit ol!» dedi."
عربي İngilizce Urduca
«Allah’tan kork/sakın ve eşini yanında tut!»
عربي İngilizce Urduca
Biz Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte yolculuk ediyorduk. Geceleyin yürüdük. Nihayet gecenin sonunda olduğumuz zaman öyle bir düşüş düştük ki, yolcu için bundan daha tatlı bir düşüş olamaz. Bizi güneşin sıcağından başka bir şey uyandırmadı. İlk uyanan filanca, sonra filanca, daha sonra filanca oldu. Sonra Ömer İbnu'l-Hattâb dördüncü olarak uyandı.
عربي İngilizce Urduca
Ebû Hureyre -radıyallahu anh-'tan rivayet edildiğine göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şöyle buyurdu:''Vaktiyle bir adam: Ben mutlaka bir sadaka vereceğim dedi.Geceleyin evinden sadakasını alıp çıktı ve onu bilmeden bir hırsızın eline tutuşturdu. Ertesi gün belde halkı:(Hayret!) Bu gece bir hırsıza sadaka verilmiş diye konuşmaya başladı. Adam: Allâh’ım! Sana hamdolsun. Ben mutlaka bir sadaka vereceğim dedi. Yine sadakasını alarak evinden çıktı ve onu (bu sefer de bilmeden) bir fahişenin eline tutuşturdu. Ertesi gün halk:(Olur şey değil!) Bu gece bir fahişeye sadaka verilmiş diye konuşmaya başladı. Adam: Allâh’ım! Bir fahişeye (de olsa) sadaka verdiğim için sana hamdolsun. Ben mutlaka yine sadaka vereceğim dedi. O gece, yine) sadakasını alıp evinden çıktı ve onu (bu defa da bilmeden) bir zenginin eline tutuşturdu. Ertesi gün halk:(Bu ne iştir!) Bu gece de bir zengine sadaka verilmiş! diye (hayretle) söylenmeye başladı. Adam: Allâh’ım! Hırsıza, fahişeye ve zengine (de olsa) sadaka verebildiğim için sana hamdolsun dedi. Bu ihlâsı sebebiyle) uykusunda o adama: Hırsıza verdiğin sadaka, belki onu yaptığı hırsızlıktan utandırıp vazgeçirecektir. Fahişe, belki yaptığından pişman olup iffetli bir kadın olacaktır. Zengin de belki bundan ibret alıp Allah’ın kendisine verdiği maldan muhtaçlara dağıtacaktır denildi.''Buhârî bu lafızla rivayet etmiştir.Müslim de aynı manada rivayet etmiştir.
عربي İngilizce Urduca
Üç kişi bir yolculuğa çıktılar.Yağmura yakalandılar.Bunun üzere dağdaki bir mağaraya girdiler. Fakat üzerlerine kaya düştü.
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Hendek savaşından döndükten sonra silahını bıraktı ve banyo yaptı.Cibrîl -aleyhisselam- geldi.''Silahını bıraktın? Dedi.Allah'a yemin olsun biz onu bırakmadık.Cibrîl onlara doğru çık dedi.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Kurayza oğulla­rı'na sefer ettiğinde ben Cibrîl'in -salavatullahi aleyh-'in melekler alayının Ganm oğulları sokağnıdan geçtikleri sırada yükselen tozunu bugün bile hâlâ görür gibiyim, demiştir.
عربي İngilizce Urduca
Sa'd b. Ebî Vakkâs -radıyallahu anh-'tan rivayet edildiğine göre dedi ki:Ömer -radıyallahu anh- Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in huzuruna girmek için izin istedi.Huzurunda Kureyş'ten bazı kadınlarda vardı.Onunla konuşuyor,konuşmalarını çokça uzatıyorlardı.Sesleride yüksek çıkıyordu.Ömer izin isteyince onlarda kalkıp alalacele örtünmeye başladılar.Rasûlullah --sallallahu aleyhi ve sellem- ona izin verdiğinde gülüyordu.Bunun üzerine Ömer:''Allah seni hep güldürsün ey Allah'ın Rasûlü! dedi.Rasûlullah --sallallahu aleyhi ve sellem- ''Ben yanımda bulunan bu kadınlara şaştım.Sesini işitince hemen pardenin arkasına koşuştular''Buyurdu.Ömer:Ey Allah'ın Rasûlü! Senden çekinmelerine sen daha layıksın,dedi.Sonra Ömer:Ey kendi nefislerinin düşmanları! Benden çekiniyorsunuz da Rasûlullah --sallallahu aleyhi ve sellem-'den çekinmiyorsunuz öyle mi,dedi.Kadınlar:Evet,sen Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e göre daha sert ve daha haşinsin,dediler.Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- :''Nefsim elinde olana yemin ederim ki şeytan bir yolda seninle karşılaşacak olursa mutlaka senin geçtiğin yoldan başka bir yolu takip eder.'' buyurdu.Buhârî rivayet etti.
عربي İngilizce Urduca
Zeyd b. Sâbit -radıyallahu anh- şöyle demiştir: Ebû Bekr Yemâme'de şehîd olanların ölümünü müteâkib haber yollayıp beni çağırdı. Yanında Ömer b. Hattâb da bulunuyordu. Ebû Bekr bana şu sözleri söyledi: Ömer bana geldi ve: Yemâme gününün şiddetli harbinde Kur'ân hafızlarından birçoğu şehit oldu. Ben diğer harb sahalarında da harbin şiddetli olup Kur'ân hafızlarının şehit edilmelerinden, bu sebeble de Kur'ân'dan büyükçe bir kısmın zayi olup gitmesinden endîşe ediyorum. Binâenaleyh ben senin, Kur'ân'ın kitâb hâlinde toplanmasını emretmeni düşünüyorum, dedi. Ben Ömer'e: Rasûlullah'ın yapmadığı bir işi nasıl yaparsın? Dedim. Ömer: Vallahi bu hayırdır, dedi ve bana görüşüme başvurmaya devam etti. Nihayet Allah benim göğsümü bu işi için açtı ve ben de Ömer'in düşündüğü bu işte onun gibi düşündüm. Zeyd dedi ki: Bu sözlerden sonra Ebû Bekr, bana hitaben şunları söyledi: Sen genç ve akıllı bir erkeksin, biz seni hiçbir kusurla itham etmiyoruz. Sen Rasûlullah için vahyi yazıyordun. Buna binaen sen Kur'ân'ı ara ve onu bir araya topla! Zeyd buna karşı: Vallahi eğer bana dağlardan bir dağın nakledilmesini teklif etmiş olsalardı, o iş benim üzerime, bana emrettiği bu Kur'ân'ı toplama işinden daha ağır olmazdı, dedi. Zeyd dedi ki: Ben: Sizler, Rasûlullah'ın yapmadığı bir işi nasıl yapıyorsunuz? Dedim. Ebû Bekr: Allah'a yemîn ederim ki, bu hayırlı bir iştir, dedi ve Ebû Bekr bana gelmeye devam etti. Nihayet Allah, Ebû Bekir'le Ömer'in akıllarını yatırdığı ve göğüslerini ferahlandırdığı bu işe, benim de aklımı açtı ve gönlümü ferahlandırdı. Bunun üzerine ben de Kur'ân'ın ardına düşüp gereği gibi araştırdım ve onu yazılı bulunduğu hurma dallarından, ince taş levhalardan ve hafızların ezberlerinden topladım. Nihayet et-Tevbe Sûresi'nin sonunu Ebû Huzeyme el-Ensârî'nin yanında buldum. O âyeti ondan başka kimsenin yanında bulmadım. Bu âyet,(Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.)Tevbe suresi 128. ayetten sûrenin sonuna kadar devam eden âyetti. Neticede toplanan bu sahîfeler, tâ Allah kendisini vefat ettirinceye kadar Ebû Bekr'in yanında bulundu. Sonra hayâtı müddetince Ömer'in yanında kaldı. Bundan sonra Ömer'in kızı Hafsa’nın yanında kaldı.Buharî rivayet etmiştir.
عربي İngilizce Urduca
Âişe ve İbn Abbâs -radıyallahu anhum-'dan rivayet edildiğine göre ''Şüphesiz ki; Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Mekke'de on yıl kaldı ve ona vahiy iniyordu.Medine'de de on yıl kaldı.''Buhârî rivayet etmiştir.
عربي İngilizce Urduca
Âişe -radıyallahu nhâ- şöyle demiştir:Sâd Hendek savaşında yaralandı.Ona Hıbbân b. Arika denilen Kureyşli bir adam ok attı.O kişi de Hıbbân b. Kays,Muays b. Âmir b. Lueyoğullarından olup kolundaki atar damardan yaraladı.Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- onu yakınında olup ziyaret etmesi için mescide bir çadır kurdurdu. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Hendek harbinden (Medine'deki evine) dönüp geldiğinde, silâhını çıkarıp yerine koymuş ve yıkanmıştı. Bu sırada Cibrîl -aleyhi's-selâm- Peygamber'e geldi o sırada başındaki tozu silkeliyordu.Sen silâhını çıkarmışsın! Vallahi biz melekler henüz silâhlarımızı çıkarmadık. Haydi, onlara doğru yola çık! dedi.Peygamber: "Nereye doğru çıkıyoruz?" diye sordu. Cibril, Kurayzaoğullarının yurdunu işaret ederek: İşte şuraya! Dedi. Bunun üzerine Peygamber, Kurayza oğulları'na doğru hareket etti. Muhasaranın sonunda bunlar. Rasûlullah'ın hükmüme inip boyun eğdiler. Rasûlullah da bunlar hakkında'bir hüküm vermesini Sa'd b. Muâz'a havale etti. Sa'd da:Ben onlar hakkında şöyle hüküm veriyorum: Bunların harb edenleri Öldürülür. Kadınları ve çocukları esîr edilir, malları da taksîm olunur, dedi. Hişâm şöyle demiştir: Bana babam Urve, Âişe'den şöyle haber verdi: Sa'd ibn Muâz (Kurayza oğulları hakemliği ettiği günden evvelki gecede): Yâ Allah! Sen bilirsin ki, Rasûlü'nü tekzîb eden, vatanından çıkaran kavim kadar kendilerine harb ve cihâd etmek istediğim hiç bir kimse yoktur. Yâ Allah! Öyle zannediyorum ki, bizimle onların arasında artık yapılacak harb kalmamıştır. Şayet Kureyş ile başka bir harbimiz daha kaldı ise, Sen'in yolunda onlarla cihâd edeyim diye beni hayâtta bırak. Eğer aramızda harb kalmamış ise, bu yaramı deş de bu yüzden bana şehîdlik nasîb et! diye duâ etmiştir. Müteakiben boyun damarına kadar gelen şişlik deşildi. Mescid de Gıfâr oğulları'ndan bâzı kimselere âit bir çadır daha vardı. İşte bu Gıfârîler kendi hâllerinde oturup dururlarken bir de bakmışlar ki, kendilerine doğru kan akıp geliyor. Onlar: Ey çadır ehli! Sizin tarafınızdan bize doğru gelen bu kan nedir? Dediler. Meğer Sa'd'ın yarası akıp dururmuş. İşte Sa'd -radıyallahu anh- bu yaradan dolayı öldü.Sahih-i Buhârî.
عربي İngilizce Urduca
Hadîce'yi kıskandığım kadar Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımlarını kıskanmadım. (Aişe -radıyallahu anha-) Dedi ki: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir koyun kestiğinde şöyle diyordu: «Bunu Hadîce'nin arkadaşlarına gönderin.»
عربي İngilizce Urduca
«İbrâhim benim oğlumdur. O henüz annesini emerken öldü. Cennet'te iki süt anne, onun süt müddetini tamamlayacaklardır.» dedi.
عربي İngilizce Urduca
Berâ b. Âzib -radıyallahu anh-'tan rivayet edildiğine göre dedi ki:İbrahim -aleyhisselam- vefat ettiğinde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:''Şüphesiz cennette onun bir emzireni vardır.''Buhârî rivayet etmiştir.
عربي İngilizce Urduca
Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gecede bütün hanımlarını dolaşır sadece bir kez gusül alırdı.
عربي İngilizce Urduca
Medine ve Hayber arasında üç gece kalarak, orada Safiye validemizle evlenip gerdeğe girdi.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- senin için böyle mağfiret diledi mi? diye sordum.Evet, senin için de mağfiret diledi, dedi ve şu âyeti kerîmeyi okudu:(Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile.)
عربي İngilizce Urduca