Hadislerin Listesi

Cibril, bana komşuya sahip çıkmam konusunda o kadar ısrar etti ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim
عربي İngilizce Urduca
ve şöyle buyurdu: «Adak, bir hayır getirmez. Ancak cimri kişiden adağı sebebiyle bir mal çıkarılır
عربي İngilizce Urduca
Ben Allah'a yemin ederim ki bir hususta yemin eder ancak başka bir şeyin daha hayırlı olduğunu görürsem o zaman yeminimin kefaretini vererek hayırlı olanı işlerim
عربي İngilizce Urduca
Kim İslâm'dan başka bir din adına bilerek yalan yere yemin ederse, o kişi dediği gibi (yalancının biri)dir.
عربي İngilizce Urduca
«Kıyamet gününün sıkıntılarından Allah'ın kendisini kurtarmasından hoşlanan kimse, borcunu ödeyemeyene mühlet tanısın veya ondan bir bölümünü indirsin/hafifletsin.»
عربي İngilizce Urduca
Ey Allah'ın Rasûlü, benim iki komşum var. Bu ikisinden hangisine daha öncelik vereyim, ikram edeyim? diye sorduğunda, Peygamberimiz: «Sana kapısı en yakın olana.» diye buyurmuştur.
عربي İngilizce Urduca
«Fetihten sonra artık hicret yoktur; fakat cihad ve niyet vardır. (Allah yolunda) Sefere çağrıldığınız zaman hemen katılın.»
عربي İngilizce Urduca
«Yalan yere yemin ederek bir Müslümanın hakkını gasp eden kimseye Allah cehennemi vacip, cenneti de haram kılar.»
عربي İngilizce Urduca
“Kim bir karış mikdarı bir yere haksız olarak zulümle sahip olursa, o yerin yedi katı boynuna geçirilir.”
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- munâbezeden (yani karşılıklı atışma suretiyle yapılan satıştan) nehyetti. Munâbeze; kişinin satacağı kumaşını, almak isteyenin o kumaşı alt üst etmesine ve ona bakmasına, düşünmesine fırsat vermeden önce alıcıya doğru atmasıdır (yani atması suretiyle yapılan bir satıştır) dedi. Ve yine Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem-, mülâmeseden (yani el dokundurmak suretiyle yapılan satıştan) de nehyetti. Mülâmese, alıcının kumaşa bakmayıp, sadece elle dokunması suretiyle yapılan satıştır.
عربي İngilizce Urduca
"Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- olgunlaşmadan meyvelerin satışını yasaklamıştır. Kendisine meyvelerin olgunlaşması nasıl olur diye sorulunca; «Onun kızarması, sararmasıdır.» diye açıkladı ve devamla şöyle buyurdu: «Allah meyvenin yetişmesine mani olacak olsa, kardeşinden aldığın parayı nasıl helal addedeceksin?»"
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- olgunlaştığı meydana çıkıncaya kadar meyveyi satmayı yasakladı. Bunu hem satıcıya ve hem de alıcıya yasakladı.
عربي İngilizce Urduca
"Altını altın ile satma ve değiştirme ribâdır/faizdir. Ancak iki tarafın birbirine 'Ha al, ha ver' diyerek, elden ele peşin verip almış olmaları hâli müstesnadır. Gümüşü gümüşle satma ve değiştirme faizdir. Ancak iki tarafın birbirine 'Ha al, ha ver' diyerek, elden ele peşin verip almış olmaları hâli müstesnadır. Buğdayı buğdayla değiştirme de ribâdır/faizdir. Ancak iki taraf birbirine 'Ha al, ha ver' diye peşin alıp vermeleri müstesnadır. Arpayı arpa ile satmak da ribâdır/faizdir. Ancak 'Ha al, ha ver' denilmesi müstesnadır."
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, şehirlinin köylünün malına simsarlık etmesini yasakladı. «Müşteri kızıştırmayınız. Bir kimse kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın. Din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesin.»
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- habelu'l-habelenin (develeri, doğacak yavrunun doğuracağı yavrusu vaktine kadar vadeli) satışını yasakladı."
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- gümüşün gümüşe, altının altına, başa baş olmayan satışını yasakladı. Bize altın mukabilinde dilediğimiz şekilde gümüş ve gümüş mukabilinde dilediğimiz şekilde altın satın almayı emretti.
عربي İngilizce Urduca
«Zekâtı verilmeyen her altın ve gümüş, kıyamet günü ateşte kızdırılarak levhalar haline getirilip sahibinin yanları, alnı ve sırtı bunlarla dağlanır.»
عربي İngilizce Urduca
«Bir kimse ben İslam'dan beriyim der de eğer yalancı ise, dediği gibidir. Doğru ise İslam'a salim olarak dönmeyecektir.»
عربي İngilizce Urduca
Sa'd b. Ubâde Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- 'e: "Annem öldü, üzerinde adak borcu vardı ne yapayım?" diye (fetva) sordu. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Annenin adağını onun adına sen yerine getir!» dedi.
عربي İngilizce Urduca
" Kim yalan yeminle Müslüman bir kimsenin malını alırsa kıyamet günü Allah'ın gazabına uğrayarak O'nun huzuruna çıkar "
عربي İngilizce Urduca
«Yalan yeminle malını cazip kılan kimse, Müslüman bir kimsenin malını gasbetmiş olduğu için kendisine gazap edilmiş olarak Allah'a kavuşur.»
عربي İngilizce Urduca
Ukbe b. Âmir –radıyallahu anh-'tan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “Kız kardeşim yalın ayak olarak Beytullah'a (Kâbe’ye) yürümeyi adadı. Bana da bu meseleyi, onun namına Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem-'e danışmamı emretti. Ben de bu meseleyi, ona danıştım. Bunun üzerine Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem-: «Hem yürüsün ve hem de (yorulduğunda bineğine) binsin!» buyurdu."
عربي İngilizce Urduca
«Ey Abdurrahmân b. Semura! Emirliğe talip olma! Eğer senin talebin üzerine sana emirlik verilirse, istediğin şeyin sorumluluğu sana yüklenir.»
عربي İngilizce Urduca
«Kim bir şeye yemin edip, sonra o yemin ettiği şeyin dışında olan bir şe­yi Allah için daha takvalı bir iş görürse o takvalı olan şeyi yapsın.»
عربي İngilizce Urduca
Eğer cariyeyi (Hilâl oğullarından) kendi dayılarına hediye etseydin ecrin daha büyük olurdu.
عربي İngilizce Urduca
«O halde onu veriniz; şüphesiz ki sizin hayırlınız borcunu en güzel şekilde ödeyendir.»
عربي İngilizce Urduca
«Sizden önceki ümmetlerden bir zat (kabirde) hesaba çekildi; ama hayır namına hiç bir şeyi bulunmadı. Yalnız insanlarla düşüp kalkardı; zengindi. Hizmetkârlarına fakiri (borcundan) affetmelerini emreylerdi. Allah -Azze ve Celle-: Biz buna ondan daha layığız; onu affedin! buyurdu.»
عربي İngilizce Urduca
«Kişinin iplerini alıp dağa gitmesi, oradan sırtında bir deste odun getirip satması, onun için, (istediğini) verseler de vermeseler de insanlara gidip dilenmesinden daha hayırlıdır.»
عربي İngilizce Urduca
«Kim Allah'a gerçekten iman ederek ve vaadine gönülden bağlanarak O'nun yolunda cihad etmek için at beslerse, o atın yediği, içtiği, gübresi ve sidiği kıyamet gününde o kimsenin sevapları arasında olacaktır.»
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ondan bir deve satın almıştı. Devenin parasının tartılmasını ve üzerine bir miktar ilave edilmesini emretti.
عربي İngilizce Urduca
«Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!»
عربي İngilizce Urduca
Şüphesiz Eş'ariler gazada yiyecekleri bittiği, yahut da Medine'de iken ailelerinin yiyeceği azaldığı zaman
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e bir yaban eşeği hediye etmiştim.
عربي İngilizce Urduca
“Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Ezd kabilesinden İbnül-Lutbiyye adında bir adamı zekat memuru yapmıştı. Bu kimse, vazifesini yapıp Medine'ye geldiği zaman: “Şu sizin zekat malınız ve bu da bana hediye verilmiştir” dedi. Bunun üzerine Rasulullah -sallallahu aleyhi evsellem- minberin üzerinde ayağa kalkıp Allah'a hamd etti ve O'na övgüde bulundu.
عربي İngilizce Urduca
«Vasiyet edecek bir şeyi olan Müslüman kimsenin, vasiyeti yanında yazılı olmaksızın iki geceyi peş peşe geçirmesi hak olmaz.»
عربي İngilizce Urduca
Ona söyleyiniz! Konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın.
عربي İngilizce Urduca
«Bir adam iflas eder de, alacaklı malının aynısını, müflisin yanında bulursa, o mala, başkalarından daha müstehaktır.»
عربي İngilizce Urduca
«Kim aşılanmış bir meyve ağacını satarsa, müşteri (kendisi için) şart koşmamışsa, (mal) satıcıya aittir.»
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- mal getirenleri yolda karşılamayı ve şehirlinin, bedevi ( köylü) için satış yapmasını yasakladı."
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- müzâbene'yi yasakladı. Müzâbene, yaş hurmayı, ölçeğe vurarak kuru hurma mukabili satmaktır. Keza taze üzümü ölçeğe vurarak kuru üzüm karşılığında satmaktır."
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- habelu'l-habelenin (develeri, doğacak yavrunun doğuracağı yavrusu vaktine kadar vadeli) satışını yasakladı."
عربي İngilizce Urduca
Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- bir yahudiden yemek satın almış ve bunun karşılığında demirden zırhını (ona olan borcuna karşılık) güvence olarak vermiştir.
عربي İngilizce Urduca
"Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem-: Muhabereyi (Mahsûlün belli bir miktarı karşılığında toprağı kiralamak), Muhâkaleyi (Buğdayla başaktaki buğdayın tahmini olarak değiştirilmesi ve takas yapılması şekliyle yapılan alışveriş şeklidir), Muzâbeneyi (Ağaçtaki yaş hurmayı kuru hurma karşılığında satmak veya değiştirmek şeklindeki satış şeklidir) ve olgunlaşması meydana çıkıncaya kadar meyveyi satmayı ve (bu yaş meyvelerin) ariyyeler hariç, dinar ve dirhemlerin dışında bir şey karşılığında satmayı yasakladı.
عربي İngilizce Urduca
Yâ Rasûlallah! Ben Hayber'de öyle bir araziye sahip oldum ki, ben bu araziden daha güzel hiçbir mala sahip olmadım. Şimdi bana bu mal hakkında ne emredersin? dedi. Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem-: «İstersen arazinin kendisini elinde tutar oradan gelecek mahsûlü de sadaka olarak verirsin!» buyurdu.
عربي İngilizce Urduca
«Ah, Ah! (Bu) Faizin ta kendisidir bu. Böyle yapma! Fakat sen hurma satın almak istediğin zaman onu başka bir şey ile sat! Sonra onun bedeli ile bunu satın al!»
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem-: "Köpeğin satış bedelini, fahişenin ücretini, kâhine verilen armağanı yasakladı."
عربي İngilizce Urduca
«Deveni elinden alacağımı mı sandın? Deve senindir! Bedeli de senindir.»
عربي İngilizce Urduca
«Bir dirheme bile verse, sakın onu satın alma, verdiğin sadakadan asla dönme! Zira bağışından dönen, kustuğuna dönüp yalayan gibidir.»
عربي İngilizce Urduca
«Hibesini geri dönüp alan kimsenin durumu kusmuğunu geri yutan kimse gibidir.»
عربي İngilizce Urduca
«Her kim hurmada selem suretiyle alışveriş yaparsa, ölçeği belli, tartısı belli miktarda ve belli bir vakte kadar selem yapsın.»’ buyurdu.
عربي İngilizce Urduca
“Ensar'ın en çok tarla sahibi olanlar idik. Araziyi,şuna karşılık şurası bizim, olmak şartıyla kiraya verirdik. Çok defa da birinin yeri mahsul getirir; ötekinin ki getirmezdi. Bundan dolayı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bizi bundan yasakladı; ama gümüşle kiraya vermekten yasaklamadı.”
عربي İngilizce Urduca
«Altını altınla satmayınız, ancak bunlardan bâzısını bâzısı üzerine artırmayarak misli misline (yânî müsâvî surette) satınız. Gümüşü de gümüşle satmayınız, ancak bunlardan bâzısını bâzısı üzerine artırmaksızın misli misline (müsâvî surette) satınız. Ve gaibi (mevcut olmayanı) mevcut olanla değiştirmeyin.» Başka bir lafızda; «Ancak elden ele olsun.» Bir diğer lafız da; «Aynı miktarda, misli misline, aynı şekilde olsun.»
عربي İngilizce Urduca
“Hiçbiriniz duvarına ağaç çakmak isteyen komşusuna engel olmasın.” Ebû Hureyre -radıyallahu anh- hadisi rivayet ettikten sonra oradakilere: Neden bu sünneti yerine getirmekten çekiniyorsunuz? Vallahi ben bu sünneti size benimsetene kadar uğraşacağım, dedi.
عربي İngilizce Urduca
"Kim, müslüman bir köleyi âzat ederse, Allah Teâlâ, onun her uzvuna karşılık âzat edenin bir uzvunu cehennem ateşinden kurtarır. Hatta üreme uzvuna karşılık üreme uzvunu da ateşten âzat eder."
عربي İngilizce Urduca
"Alışverişte çok yemin etmekten sakının. Çünkü bu yemin, malı sattırır, ama (kazancın) bereketini giderir."
عربي İngilizce Urduca
«Sizden birinizin ailesi hakkındaki yeminini ısrarla sürdürmesi, onu Allah katında, Allah'ın farz kıldığı kefareti vermesinden daha günahkâr kılar.»
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallalalhu aleyhi ve sellem- balı ve tatlı şeyleri severdi. Ayrıca, ikindi namazlarını kıldıktan sonra (hergün) hanımlarını teker teker ziyaret eder, her birine yaklaşır (sohbette bulunurdu.) Bu ziyaretlerinin birinde Hafsa'nın yanına girmişti. Bu defa onun yanında, her zamanki kaldığı mutad müddetten daha fazla kaldı.
عربي İngilizce Urduca
“Ademoğlunun elinde bulunmayan bir şeyi nezretme (adak), yine elinde olmayan bir köleyi hürriyetine kavuşturmak (azâd) ve nikahlısı olmadığı bir kadını boşama hakkı yoktur.”
عربي İngilizce Urduca
"Ensar'dan bir adam, kendisine ait olan bir köleyi müdebber olarak (kendisinin ölümü şartı ile) âzâd etmişti."
عربي İngilizce Urduca
Süleyman b. Davûd -aleyhisselam- şöyle demiştir: "Bu gece yetmiş hanımımı dolaşacağım. Her biri, Allah yolunda cihad edecek bir mücahit doğuracaktır.
عربي İngilizce Urduca
“Malının bir kısmını dağıtmayıp elinde tutman senin için daha hayırlı olur”
عربي İngilizce Urduca
"Kim, kendisi ile bir başkası arasında (ortak) olan bir köledeki kendine mahsus hisseyi azad ederse, köleye onun malından adilane bir kıymet biçilir, ne eksik ne de fazla. Sonra,onun malından (ortaklara hisseleri verilerek) köle azad edilir.
عربي İngilizce Urduca
«Sertveti olan bir kimse bir kölede sahip olduğu bir hisseyi bağışlayıp âzâd ederse bu kölenin kölelikten tamamıyla kurtulması için (diğer hak sahibine parasını ödeyip) bu kimseyi kölelikten kurtarsın. Şayet servet sahibi bir kimse değilse, kölenin âdil su­rette kıymeti takdir olunur (ve ancak sahip olduğu payını âzâd eder.»
عربي İngilizce Urduca
«Üç sınıf insan vardır ki, onların sevapları ikişer defa verilir: Kitap ehlinden olup da hem kendi peygamberine hem de Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-´e iman eden kimse, hem Allah´ın hakkını hem de efendisinin hakkını yerine getiren köle, câriyesi bulunan ve bu câriyeyi güzelce terbiye eden, iyice eğitip öğreten, sonra da onu âzat edip kendisiyle evlenen kimsedir. İşte bunların iki kat ecri vardır.»
عربي İngilizce Urduca
(İçliğin ücretini) tart ve bir miktar da ilâve et.
عربي İngilizce Urduca
«Ne hoş! İşte bu kazançlı bir maldır. İşte bu kazançlı bir maldır. Ben senin söylediğin sözü işitmişimdir. Ben, bu bostanı yakınlarına tahsis etmeni uygun görürüm.»
عربي İngilizce Urduca
Bir kadın Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e dokunmuş bir bürde getirdi.
عربي İngilizce Urduca
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- velânın satılmasını ve bağışlanmasını yasakladı.
عربي İngilizce Urduca
Vedâ Haccı yılında (Mekke’de) yakalandığım şiddetli bir hastalık dolayısıyla Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ziyâretime geldi. Ona: Yâ Rasûlallah! Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben zengin bir adamım. Bir kızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı? diye sordum.Peygamber:“Hayır”, dedi. Yarısını dağıtayım mı? Dedim. Yine:“Hayır”, dedi. Ya üçte birine ne buyurursun, yâ Rasûlallah? Diye sordum. “Üçte birini dağıt! Hatta o bile çok. Mirasçılarını zengin bırakman, onları muhtaç bırakıp da halka avuç açtırmaktan hayırlıdır. Allah rızâsını düşünerek yaptığın harcamalara, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara varıncaya kadar hepsinin mükâfatını alacaksın” buyurdu. Sa`d b. Ebû Vakkâs sözüne devamla dedi ki: Yâ Rasûlallah! Arkadaşlarım gidipte ben kalacak mıyım? (burada ölecek miyim?) diye sordum. “Hayır, sen burada kalmayacaksın. Allah rızâsı için güzel işler yaparak yükseleceksin. Allah’tan öyle umuyorum ki, daha nice yıllar yaşayarak kimi insanlar (mü’minler) senden fayda, kimileri de (kâfirler) zarar görecektir. Allahım! Ashâbımın (Mekke’den Medine’ye) hicretini tamamla! Onları geri döndürüp hicretlerini yarım bırakma! Acınacak durumda olan Sa`d b. Havle’dir” buyurdu.Bu sözleriyle Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Sa`d b. Havle’nin Mekke’de ölmesine üzüldüğünü ifade etti.
عربي İngilizce Urduca
«Binekli gelenleri pazar yeri dışında satış için karşılamayın. Birbirinizin satışı üzerine satış yapmayın. Satın almak istemediği halde alacakmış gibi gözüküp, malın fiyatını yükseltmeyin. Şehirli, köylü mal sahiplerini karşılayıp onların adına satış yapmasın. Satışa çıkarılacak develer ile koyunların sütlerini sağmamak suretiyle memelerinde biriktirmeyin.»
عربي İngilizce Urduca
Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- Hayber (topraklarından) çıkan ekin ve hurmanın yarıya bölüştü­rülmesi üzerine Hayber halkı ile anlaşarak çalışmalarına izin verdi.
عربي İngilizce Urduca
Râfi' b. Hadîc'e; araziyi, altın ve gümüş karşılığında kiraya verme meselesini sordum. O da; "Bunda bir sakınca yoktur. diye cevap verdi.
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- beş vesk (612 kg) altında yahut da beş vesklik miktarda olarak arâyâ (ariyye kelimesinin çoğuludur, taze hurmanın henüz ağacın dalında iken ölçü-tartı kullanmaksızın tahmin yoluyla kuru hurma karşılığında alınıp satılmasıdır) satışına izin verdi.
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ariyye sahibine onu göz kararı ile kuru hurma mukabilinde satmak için ruhsat verdi."
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem-’e kayıp altın ve gümüşün buluntusundan soruldu. Dedi ki: «Kabını (kesesini) ve bağını belle sonra onu bir sene tanıt. Eğer sahibini bilmezsen o takdirde sen onu harca ve yanında da bir emanet olsun. Eğer günün birinde onu arayan kişi gelirse o zaman onu kendisine öde.»
عربي İngilizce Urduca
“Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- umrâ'nın/ömürlük verilen hibe edilen kimseye ait olacağı ile hükmetti.”
عربي İngilizce Urduca
"Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve selem- taksim olunmamış her şeyde şuf'a (hakkı) kıldı «Sınırlar konulup yollar tayin edildiği zaman artık şuf'a hakkı yoktur.» diye hükmetti."
عربي İngilizce Urduca
«Velâ hakkı ancak azat edip, hürriyete kavuşturana aittir.»
عربي İngilizce Urduca
«İhtilam olunduktan (büluğa erdikten) sonra yetimlik yoktur. Gündüzden geceye kadar da susmak yoktur.»
عربي İngilizce Urduca
Kays b. Ebû Hâzim şöyle dedi: Ebû Bekir es-Sıddîk -radıyallahu anh-, Ahmes kabilesine mensup Zeynep isimli bir kadının yanına gelmişti. Onun hiç konuşmadığını görünce: Bu kadına ne oldu ki hiç konuşmuyor? Diye sordu. Orada bulunanlar: Suskunluk ibadeti yapıyor, dediler. Bunun üzerine Ebû Bekir ona: Konuş! Çünkü bu yaptığın iş helâl değildir; bu Câhiliye amelidir, dedi. Bu uyarı üzerine kadın konuştu.Buhârî rivayet etmiştir.
عربي İngilizce Urduca
"Efendisine karşı iyi davranan köle için iki ecir vardır."
عربي İngilizce Urduca
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, İsrailoğulları'ndan bir adamı zikretti. O adam İsrailoğulları'ndan bir kimseden ödünç olarak kendisine bin dînar vermesini istedi. Ödünç vermek isteyen zât: "Buna şâhit yapacağım şâhitleri getir" dedi. Ödünç isteyen kimse: "Şâhid olarak Allah yeter" dedi. Ödünç verecek olan bu sefer de: "Haydi bana kefil getir" dedi. O adam: "Kefil olarak Allah yeter" -dedi. Ödünç verecek olan kimse: "Hakîkaten doğru söyledin" dedi ve belirlenen bir süre ile ona bin dînâr verdi.
عربي İngilizce Urduca
“Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Dolayısıyla miras alacak olana vasiyet yoktur. Çocuk, yatağın sahibi olan erkeğe veya cariye ise efendisine aittir. Zina edenin hakkı mirastan mahrum edilmektir. Veya taşlanarak öldürülmektir. Kim babasından başkasına babam budur diye intisab ederse veya köle olan kimse kendi sahibinin dışındaki kimsenin efendisi olduğunu iddia ederse kendi öz babasından ve efendisinden bağlarını koparırsa Allah’ın laneti onun üzerine olur. Allah bu tür kimselerin ne yaptığı farzı nede nafileyi kabul eder.”
عربي İngilizce Urduca
Âişe -radıyallahu anhâ-nın,adak ve hecr (küslük) hususunda Abdullah b. Zübeyr -radıyallahu anhumâ- ile olan kıssası.
عربي İngilizce Urduca
"Ben, Mukarrin oğullarının yedi çocuğundan biriydim. Bizim hepimizin sadece bir kölesi vardı. Bir gün en küçüğümüz onu tokatladı. Bunun üzerine Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bize o köleyi azat etmemizi emretti."
عربي İngilizce Urduca
«Şüphesiz bu namazda insanların sözünden bir şeyler söylemek onunla bağdaşmaz. Namazda sadece tesbih ve tekbir getirilir, Kur'an okunur.»
عربي İngilizce Urduca
“Vela hakkı satış bedelini ödeyen kimsenin veya azâd ederek hürriyet nimetine kavuşturan kimsenindir.”
عربي İngilizce Urduca